Dünden Bugüne Türk Kadını
Türk toplumunda kadının saygın bir yeri vardı. Orta Asya’da kurulan ilk Türk devletlerinde kadın ve erkek eşit haklara sahipti. Devlet yönetiminde, hakanların yanında hatun adı verilen eşleri de söz sahibiydi. Kadınlar ata binip ok atar, güreş gibi ağır sporlar yapar ve savaşlara katılırlardı. Toplumda tek eşlilik prensibine bağlı kalınır; ev, eşlerin ortak malı sayılırdı. Namus kavramına büyük bir önem verilirdi.
İlk Türk Devletlerinde Türk Kadını:
İlk Türk Devletlerinin yöneticilerine “kağan” eşlerine ise “hatun” (katun) denirdi. Hatun devlet yönetiminde söz sahibiydi. Kurultaya katılır ve yabancı elçileri kabul ederdi. Devletin iç ve dış işlerinden onun görüşüne önem verilirdi. Ayrıca ilk Türk Devletlerinde kadınlar ata biner, ok atar ve gerektiğinde savaşırdı.
Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Türk Kadını:
Kadınların toplum ve çalışma hayatının dışında kaldılar ama sosyal hayattan çekilmediler. Kurdukları vakıflarla bir çok camii, hastane, hamam, çeşme gibi insanların yararlanabileceği eserler meydana getirdiler.
Ülkemizde kadın hakları konusunda ilk çalışmalar 19. Yüzyılda yapılmıştır. Tanzimat döneminde kadınlara sınırlı da olsa haklar verilmiştir. Ardından;
- 1843’te, Tıbbiye mektebinde kadınlar ebelik eğitimi almaya başlamış,
- 1859’da, Kız rüştiyeleri (ortaokul) açılmış,
- Herkesin yaşama hakkı kanunla korunur.
- Hiç kimse köle ve kul halinde tutulamaz.
- Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ve zorunlu çalışmaya tabi tutulamaz.
- Herkesin özgürlüğe ve kişi güvenliğine hakkı vardır.
- Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
- Kendisine bir suç yüklenen herkes, suçluluğu kanıtlanıncaya kadar suçsuzdur.
- Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir.
- 1869’da, kızların eğitimine yasal zorunluluk getirilmiş,
- 1870’de, kız öğretmen okulu Darül Muallimat açılmış,
- 1913’te, kadınlar ilk kez memur olarak çalışmaya başlamıştır.
Kurtuluş Savaşı yıllarında, erkeği cepheye giden Türk kadını, çocuğunu yetiştirmiş ve evinin geçimini sağlamıştır. Hatta silah ve cephane taşıyarak savaşa katılmıştır. Bu davranışı ile Türk kadını, Türk toplumundaki önemli yerini bir defa daha ispat etmiştir.
Türk toplumunda ailenin, ailenin içinde de kadının yeri ve önemi büyüktür. Türkiye’de aile çağdaş hukuk anlayışına uygun olarak medenİ kanun esaslarına göre kurulmuştur. Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. Kadın – erkek eşitliğinin sağlanması, toplumsal uzlaşmanın en önemli şartlarından biridir.
KADININ SOSYAL VE SİYASI HAKLARINI KAZANMASI
Mustafa Kemal Atatürk, kadının erkekle birlikte öğrenim yapması, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatta onlarla birlikte görev alması görüşünü benimsemiş ve savunmuştur. Atatürk Dönemi’nde Türk kadını aile kurma, eğitim alma ve istediği mesleği seçme hak ve özgürlüğü gibi sosyal haklar kazanmıştır.
Türk ailesinin kuruluşunu yeniden düzenleyen 1926 Türk Medeni” Kanunu’nun kabul edilmesiyle, toplumsal ve ekonomik hayatta kadın – erkek eşitliği sağlanmıştı. Burada kadınların siyasi haklarından söz edilmemekteydi. Demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşebilmesi için, kadınlarımıza siyasi hakların verilmesi gerekiyordu. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında görevini fazlasıyla yapmış olan Türk kadını, ülke yönetimine de katılmalıydı.
17 Şubat 1926’da İlan Edilen Türk Medeni Kanunu ile,
- Birden çok kadınla evlenme kaldırıldı.
- Resmi nikah uygulaması benimsendi, çok küçük yaşta evlenmeler kaldırıldı.
- Boşanma konusunda erkeğe tanınan haklar, kadına da tanındı.
- Boşanma durumunda kadının hakları güvence altına alındı, miras hukukunda kadın-erkek eşitliği sağlandı.
Medeni Kanun İle kazanılan haklardan sonra;
1927’de çıkartılan “karma eğitim yasası” ile ülkemizin bütün okullarında karma eğitime geçildi.
1930’dan itibaren Türk kadınına yönetimde görev alabilmesini sağlayan siyasi haklar verilmeye başlandı. Önce 1930’da kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı tanındı.
1933’te muhtarlık seçimlerine katılma hakkı verildi.
1934’te yapılan anayasa değişikliği ile Avrupa ülkelerinin birçoğundan önce, milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı.
Tarih boyunca Türk kadını, hayatın her safhasında erkeğin yanında yer alarak sorumlulukları paylaşmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda vermiş olduğu büyük mücadelede erkeği ile omuz omuza cephedeki yerini almış, düşmana karşı silahı ile savaşarak, cepheye mermi taşıyarak, yaralı askerleri tedavi ederek, silah ve giyecek sağlayarak vatanın kurtuluşunda ve bu günlere ulaşmamızda hak sahibi olmuştur.
[poll id=”5″]