1923-1930 DÖNEMİ
Türkiye’nin dış politikası, Lozan’dan geriye kalan sorunların çözülmesine ve Lozan’da alınan kararların uygulanmasına yönelik olmuştur. 1923-1930 döneminde; Musul sorunu, dış borçlar, yabancı okullar ve nüfus mübadelesi konuları Türkiye’nin dış politikasında belirleyici olmuştur.
IRAK SINIRI VE MUSUL MESELESİ
Lozan Barış Antlaşması’yla Musul sorunu çözüme kavuşturulamamıştı Türk Hükümeti, Musul halkının çoğunun Türk olmasından dolayı Musul’un kendisine bırakılmasını istiyordu. İngiltere ise bölgenin zengin petrol yataklarına I sahip olması ve ekonomik çıkarları dolayısıyla Musul« topraklarını bırakmak istemiyordu. Lozan’da Musul sorununun iki taraf arasında yapılacak karşılıklı görüşmelerle halledilmesine karar verilmişti. İkili görüşmeler sırasında bir çözüm sağlanamamış ve durum Milletler Cemiyetine götürülmüştü. İngiltere’nin uzlaşmaz tutumu üzerine Türkiye, bölgeye müdahale kararı almış, fakat bu sırada Şeyh Sait İsyanı’nın çıkması, müdahalenin gerçekleşmesini engellemiştir. 5 Haziran 1926’da iki ülke arasında Ankara Antlaşması imzalanmış ve Musul sorunu çözülmüştür.
NOT: Türkiye, Şeyh Said isyanıyla uğraştığı için gerekli askeri müdahalede bulunamamıştır.
Şeyh Sait Ayaklanması (13 Şubat 1925)
Sebepleri:
- İngiltere’nin, o sıralarda görüşülen Musul meselesini kendi çıkarları doğrultusunda çözebilmek için bölge halkını kışkırtması ve ayaklanmaları desteklemesi
- Hilafet ve saltanat yanlılarının Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ndan cesaret alması
- Hilafet ve saltanat yanlılarının eski rejimi geri getirmek istemesi
- Cumhuriyet yönetimini kendi çıkarlarına aykırı gören kişilerin “Din elden gidiyor!” parolasıyla bir kısım halkı kışkırtmaları
Alınan Önlemler:
- Bölgesel seferberlik ilan edildi (Doğu ve Güneydoğu’da).
- Takrir-i Sükûn (Huzuru Sağlama) Yasası çıkarıldı (4 Mart 1925). Bu kanun 1929 yılına kadar yürürlükte kaldı.
- İstiklal Mahkemeleri kuruldu, suçlular cezalandırıldı.
Sonuçları:
- Ayaklanma bastırıldı, ancak Türk ordusu yıprandı.
- Ayaklanmada rolü olduğu gerekçesiyle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı
- Ayaklanma nedeniyle Musul sorunuyla yeterince ilgilenilememiş ve Irak İngiltere’ye verilmiş (1926-Ankara Ant.)
- Türkiye’de çok partili hayata geçiş için yapılan ilk deneme başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
- Şeyh Sait İsyanı, Türkiye’de çok partili hayata geçiş için ortamın uygun olmadığını ve henüz demokrasinin tam anlamıyla uygulanamadığını göstermiştir.
Not: Şeyh Sait ayaklanması cumhuriyete ve inkılaplara karşı yapılmış ilk büyük isyandır.
Ankara Antlaşması (1926)
- Türkiye ile İngiltere arasında yapıldı.
- Musul, İngiliz mandasındaki Irak’a verildi.
- Musul’un petrol gelirlerinin % 10’u yirmi beş yıllığına Türkiye’ye verildi.
- Türkiye 1929 ekonomik buhranından dolayı beş yüz bin İngiliz sterlin karşılığı bu hakkından vazgeçmiştir.
DIŞ BORÇLAR SORUNU
Fransa ile aramızda sorun oldu. Türkiye’den alacağı en fazla devlet olan Fransa, borçların altın olarak ödenmesini istedi. Türkiye ise borçların kağıt para olarak ve Fransız frangı şeklinde ödenmesini kabul ettirdi. Türkiye borçların ana parasını 1954’e, faizlerini ise 1984’e kadar ödemiştir. 1929’da başlayan dünya ekonomik bunalımı Türkiye’nin borçlarını geç ödemesinde etkili oldu.
YABANCI OKULLAR SORUNU
Avrupalı devletler kapitülasyonlar aracılığıyla Osmanlı Devletinde pek çok farklı okullar açmışlar ve çeşitli haklara sahip olmuşlardı.Bu okullar, zamanla Osmanlı Devleti’ne karşı bazı zararlı faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardı Lozan Barış Antlaşmasıyla; bu okullarla ilgili tek yetkili kurumun TBMM olmasına karar verilmiş ve bu okulların eğitim sistemini düzenleme yetkisi TBMM’ye verilmişti. 3 Mart 1924 tarihinde Tevhidi-Tedrisat Kanununun çıkarılmasıyla tüm okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. Lozan’da yabancı okulların Türk milli eğitim sistemine bağlanması kararlaştırılmış, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile de bu durum pekiştirilmiştir. Fransa ile papalık yabancı okullarda Türk öğretmenlerin görev yapmasına ve bazı derslerin Türkçe okutulmasına karşı çıktı. Türkiye, bu sorunun kendi iç meselesi olduğunu bildirdi. Bu okullarda tarih, coğrafya, Türkçe derslerinin Türk öğretmenlerce okutulması, Türk müfettişlerince denetim yapılması kararlaştırıldı.
NÜFUS MÜBADELESİ (NÜFUS DEĞİŞİMİ) SORUNU
Nüfus mübadelesi Yunanistan’la aramızda sorun olmuş Lozan Antlaşması’na göre İstanbul Rumlarıyla Batı Trakya Türkleri hariç diğer Türk ve Rumların yer değiştirmesi kararlaştırılmıştı. Yunanistan, özellikle İstanbul’da daha çok Rum bulundurmak istiyordu. Sorun, Milletler Cemiyeti ve Lahey Adalet Divanında da çözümlenemedi. Türk-Yunan ilişkilerini bu durum gerginleştirdi. Türkiye ile Yunanistan 10 Haziran 1930’da antlaşma yaptı. İstanbul Rumlarının ve Batı Trakya Türklerinin yerleşme tarihlerine bakılmaksızın yerlerinde kalmaları kabul edildi. Atatürk’ün sağlığında Türkiye ile Yunanistan arasında yakınlaşma başlamıştır. Yunan Başbakanı Venizelos Türkiyeyi ziyaret etti. Türk – Yunan ilişkileri 1954 yılına kadar sürecek iyi ilişkiler dönemine girdi. 1954 yılında ortaya çıkan Kıbrıs sorunu, Türk-Yunan ilişkilerinin yeniden bozulmasına neden olmuştur.
1930-1939 DÖNEMİ
1929’da başlayan dünya ekonomik bunalımı liberal eğilimlere karşı tepkilere neden olmuş, otoriter rejimler güçlenmiş (Komünizm, Faşizm, Nazizm gibi) Almanya ve İtalya’nın saldırgan politikaları Türkiye’nin dış güvenliğini tehlikeye düşürmüş ve ittifak arayışlarına yöneltmiştir.
TÜRKİYE’NİN MİLLETLER CEMİYETİ’NE GİRMESİ ( 18 Temmuz 1932)
Cemiyet I. Dünya Savaşı’ndan sonra uluslar arası sorunları barışçı yollarla çözümlenmesi için itilaf devletleri tarafından kurulmuştur. Türkiye, dünya barışına verdiği önemi göstermek ve yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini gerçekleştirmek amacıyla Milletler Cemiyeti’ne üye oldu.
BALKAN ANTANTI – 9 Şubat 1934
Dünya Savaşından sonra imzalanan antlaşmalar kalıcı bir barış sağlayamamıştı. Avrupa’da devam etmekte olan silahlanma yarışı ve Almanya ile İtalyanın yayılmacı politikaları Balkanları ve Orta Doğuyu tehdit etmekteydi. Bu gelişmeler karşısında Milletler Cemiyeti kuruluş amacına uygun olarak devletler arası anlaşmazlıkları çözmede etkisiz kalmıştı. Bu gelişmeler üzerine Türkiye, Yunanistan,Yugoslavya ve Romanya arasında Balkan Antantı imzalanmıştır. Bu antlaşmayla Balkan ülkeleri karşılıklı olarak sınırlarını güvence altına almayı ve çıkabilecek tehlikeleri birlikte önlemeyi amaçlamışlardır. Türkiye, Balkan Antantının imzalayarak batı sınırını güvence altına almıştır. Bulgaristan Balkan savaşlarından kalan sorunlar ve Balkanlardaki emellerinden dolayı ittifaka katılmamıştır.
NOT: 2. Dünya Savaşının çıkması üzerine ittifak dağılmıştır.
MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ (20 Temmuz 1936)
Lozan’da Boğazlar sorunu Türkiye’nin aleyhine çözümlenmiş, tam egemenlik hakkı verilmemişti. Lozan Barış Antlaşmasında Boğazların yönetiminin Türkiye’nin başkanlığını yapacağı uluslararası komisyona verilmesi ve Boğazların her iki yakasında asker bulundurmaması Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını sınırlandırılmaktaydı. 1930’lu yıllarda Almanya’nın hızla silahlanması, İtalya’nın Habeşistan’ı işgali, Japonya’nın Mançurya’ya saldırması karşısında Milletler Cemiyeti hiçbir şey yapamadı. Türkiye’nin isteği ile İsviçre’nin Montrö şehrinde bir konferans toplandı.
Konferansa katılanlar; Türkiye – Yunanistan – İngiltere – Fransa – Sovyet Rusya -Yugoslavya – Japonya, İtalya 1938’de bu sözleşmeyi imzalamıştı
NOT: Rusya’nın karşı çıkmasına rağmen İngiltere ve Fransa’nın desteğiyle Türkiye’nin boğazlardaki hakimiyeti kabul edildi.
- Boğazlar komisyonu kaldırılarak yetkileri Türkiye’ye devredildi.
- Ticaret gemileri serbest geçiş hakkı verildi.
- Boğazların iki yakasındaki askersiz yerlere asker yerleştirilebilecektir.
- Barış zamanında ticaret gemilerinin geçişine izin verilecek,
- Savaş gemilerinin geçişine sınırlandırmalar getirilecek,
- Savaş durumunda Türkiye isterse Boğazları kapanabilecektir.
Önemi:
- Boğazlar kesin olarak Türkiye’nin kontrolüne girdi.
- Türkiye’nin Akdeniz’deki güvenliği artmıştı
- Boğazlar Sorunu, Misakı Millî’ye uygun bir şekilde çözüme kavuşturulmuş
SADABAT PAKTI (8 Temmuz 1937)
- 1935 yılında İtalya’nın Habeşistan’a saldırması, Akdeniz ve Orta doğu güvenliğinin tehlikeye düşmesine neden olmuştur. Bu yüzden Balkan Antantı’na benzer bir antlaşmanın Orta Doğu’da da gerçekleştirilmesi için faaliyetlere başlanmıştı. Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı imzalanmıştı
Bu antlaşmaya göre üye ülkeler;
- Karşılıklı olarak birbirlerinin sınırlarına saygılı olmayı,
- İç işlerine karışmamayı,
- Ortak çıkarlar doğrultusunda dostluk ve iş birliklerini geliştirmeyi kabul etmiş
NOT: Bu antlaşma ile Türkiye, doğu sınırlarının güvenliğini sağlamış